Bir baba için en büyük korkulardan biri, çocuğunun kaybolmasıdır. Bu korku, geride bıraktığı hayatın tüm renklerini solgunlaştırırken, oğlu için her günü bir umutla geçiren bir baba, trajik hikayesini paylaştı. "Oğlum doktora gitti, gelecek diyorum," diyen baba, gözyaşları içinde yaşadığı dramı başkalarıyla paylaşarak, benzer acıları yaşayanlara bir mesaj vermek istedi. Bu olay, sadece bir kayboluş öyküsü değil, aynı zamanda sevgi, umut ve dayanıklılığın yüceltişi.
Baba, oğlunun kaybolduğu günün ayrıntılarını hatırlarken, içinde derin bir acı barındırıyor. "Oğlum her sabah erkenden kalkar, doktora gideceğini söylerdi. Tüm ailede onun sağlığı için endişelenip beklerdik," diyor. Ancak bir gün, oğul sabah evden çıkarken, hiçbir şekilde geri dönmedi. O andan sonra her şey alt üst oldu. Günler geçtikçe umutsuzluk içinde kıvranan baba, zamanın durduğunu hissediyor. Oğlunun kaybolduğu gün, hayatı sanki bir kâbus haline dönüşmüş, her an kendisini o anı düşünmekten alıkoyamıyor. Başka hiçbir şeyin anlamı kalmadı; o yaşadığı sıkıntıyı içinden atamazken, kurtuluşun tek umudu oğlunun geri dönmesi.
Baba, tüm hayatını oğlu için harcadığını belirtiyor. "Her gün cebimde ona ait bir nesne taşırım. Böylece, onun bir gün geri döneceğine dair umut şimşekleri çakarak içimde yanar," diyor. Kayıp bir evladın acısının bir tarafa, onu bulmanın, yaşatan bir yanının da olduğuna inanıyor. Günler geçerken yaşadığı derin kaygı ve sağlığı için gösterdiği endişe, onu fiziksel olarak da yıprattı. Ancak yine de umudunu kaybetmediğini dile getiriyor. "Oğlumun doktoruna gittiğini düşünüyorum. Belki başka bir zamanda gelecek," diyerek, zamanın bir gün onun aleyhine değil, lehine işleyeceğine inanıyor. Oğlunun kaybolması, hayatını hiç görmediği başka bir kabusa dönüştürürken, babanın içindeki sevgi gerçeği onu ayakta tutuyor. Kendi hikayesini paylaşarak, kayıpları olan diğer babalara da bir umut ışığı olabileceğini umuyor.
Baba, kaybolan çocuklar için toplumun ne kadar büyük bir sorumluluğa sahip olduğunu vurgulamak istiyor. “Bizi dinlemek isteyen herkes, çocuklarının değerini bilsin. Onsuz geçirebileceğim bir gün yok," diyor. Oğlunun peşinden koşarken, kaybolmuş bir neslin sadece bir kaybolma durumu olmadığını, aynı zamanda toplumda yazılmamış hikayeler olduğunu belirtiyor. "Birçok aile, benim gibi çocuklarının sağlığından endişe ediyor. Böyle acılar belki de yalnızca kişinin kendisi için değil, tüm toplum için de geçerli," sözleriyle bu derin acıyı paylaşıyor.
Sonuç olarak, kaybolan bir çocuğun hikayesi, sadece bir ayrılığın öyküsünü değil, aynı zamanda bir baba-oğul bağının ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Çocuklarının güvenliği için var gücüyle çaba gösteren ve çıkar yol arayan bu baba, bir gün oğlu ile kavuşacağına inanıyor. Umudunu asla kaybetmemesi gerektiğini hatırlatarak, çocuklarını seven herkes için bir ilham kaynağı olmayı sürdürüyor. Bir gün dönmesini beklediği o gün için, o rüya ortada kalmasa da, savrulmaktan başka çare bulamayacak gibi görünüyor.