Son yıllarda artan kadın cinayetleri, toplumumuzu derinden sarsan bir gerçek haline geldi. Bu trajik olaylar, sadece kaybedilen hayatlar değil, aynı zamanda okuduğumuz her haberle içimizde yeniden canlanan korku ve kaygı demek. 2023 yılında yaşanan bir olay, herkesin kalbini dağladı: Eşi tarafından, küçük kızıyla birlikte katledilen bir kadın. Ancak bu kadının hayatının sona ermeden önceki sözleri, olayın arka planındaki dehşeti daha da derinleştiriyor. Aileni ve geleceğini tehlikede gören bir kadının son anları, bir uyarıyı içeriyordu: "Sonum iyi olmayacak."
Olay, bir Anadolu kasabasında meydana geldi. İki çocuk annesi olan Zeynep, yıllarca süren psikolojik ve fiziksel şiddetin pençesindeydi. Eşi Ali ile olan evliliği, başlangıçta umut verici görünse de, zamanla bir cehenneme dönüştü. Zeynep'in arkadaşları ve yakınları, onun yaşadığı sıkıntıları biliyordu ama Zeynep, her zaman gülümseyerek karşıladı insanları. "Her şey yolunda, ben güçlüyüm" diyerek durumu gizlemeye çalıştı. Ancak, evde yaşadığı korku dolu anların büyüklüğü, zamanla dışarıdan algılanabilir hale geldi.
Aile içindeki şiddet, görünmeyen bir yara gibidir. Zeynep'in hikayesi, birçok kadının yaşadığı benzer koşulları gözler önüne seriyor. Eşi tarafından sürekli aşağılanan, tehdit edilen Zeynep, bir gün cesaretini toplayarak durumu değiştirmeyi düşünmüştü. Ancak, ne yazık ki başına geleceklerden habersizdi. Eşinin şiddet uygulayıcı karakteri, gün geçtikçe daha da belirgin hale geldi ve bu noktada en dikkat çekici uyarısı ise: "Sonum iyi olmayacak" oldu. Bu cümle, onun içindeki korkunun bir yansımasıydı. Belki de o an, Zeynep yine de umudu elden bırakmayarak "hayatta kalırım" diyordu ama aslında her geçen gün tehlikenin büyüdüğünü biliyordu.
Zeynep'in acılı hikayesi, maalesef birçok kadının yaşadığı bir kader. Toplum genelinde yaygın olan kadın cinayetleri, sadece faillerin değil, aynı zamanda sistemin de ciddi bir ayıbı olarak öne çıkıyor. Kadın hakları savunucuları, yaşananlara karşı bir uyanış çağrısı yaparken, Zeynep gibi cesur kadınların sesinin duyulmasını sağlamak amacıyla mücadelelerini sürdürüyor. Olayın aydınlatılması, hem faillerin hak ettiği cezayı alması hem de mağdurların seslerinin yükseltilmesi açısından kritik önem taşıyor.
Olay sonrası yapılan incelemelerde, Zeynep'in genç yaşta evlendiği ve evliliği boyunca sürekli bir baskı altında kaldığı belirlendi. Aile bireylerinden bile destek göremeyen Zeynep, sığınacak bir yer bulmakta zorlandı. Her ne kadar sosyal hizmetlere başvursa da, destek mekanizmalarının çoğu zaman yetersiz kaldığı da aşikâr. Resmi kayıtlara göre, yıl içinde benzer nedenlerden dolayı çok sayıda kadın katledildi. Medya, bu tür haberleri yaparak dikkat çekmeye çalışsa da, çözüm önerileri çoğu zaman havada kalıyor.
Bu tür olayların önlenebilmesi için öncelikle eğitim, farkındalık ve toplumsal reformlar şart. Kadınların güçlendirilmesi, şiddet ve ayrımcılık konusunda toplumdaki farkındalığın artırılması gerektiği konusunda yapılan çağrılar, önümüzdeki dönemde daha fazla önem kazanacak. Zeynep'in acı hikayesi, aslında bizlere 'unutma' demek için bir mesaj niteliği taşıyor. Bu tür olaylara yalnızca birer haber olarak değil, gerçek birer insani trajedi olarak yaklaşmamız gerektiğini unutmamalıyız.
Son olarak, Zeynep’in anısını yaşatmak ve benzer olayların önüne geçmek için herkesin üzerine düşen sorumluluklar var. Sesimizi yükseltmeli, toplumsal cinsiyet eşitliği için çabalamalı ve bu sorunu kökünden halletmeliyiz. Unutmayalım ki, her bir kadın, bir yaşam ve her yaşam, korunmayı hakediyor.