Son günlerde medyanın gündemini sarsan bir olay, insanlık halleri hakkında düşündürücü sorular ortaya koydu. Bir adam, eski sevgilisinin kulağını ve burnunu kopartarak büyük bir günaha imza attı. Ancak yaşanan bu korkunç durumun yanı sıra, abisinin yaşanan olayla ilgili yaptığı açıklamalar da dikkat çekici bir hal aldı. "Çiğ çiğ yiyeceğim!" şeklinde ifadeler kullanan abisi, gergin bir ortamda yaşananları adeta normalize etmeye çalıştı. Bu skandal içerikli olay, sadece mahkeme süreçlerini değil, aynı zamanda toplumda kadınlara yönelik şiddetin boyutlarını da açığa çıkardı.
Olay, geçtiğimiz günlerde şehir merkezinde bulunan bir apartman dairesinde gerçekleşti. Genç çiftin anlaşmazlıkları, daha önceki tartışmalara dayanarak, gün geçtikçe tırmandı. Kısa süre içinde, tarafların birbirine karşı olan öfkesi ve nefret duyguları, akıl almaz bir vakaya dönüştü. Bugün birçok insanın tartıştığı bu olayın arka planında, toplumdaki kadınlara yönelik şiddetin önlenemeyen boyutları yatıyor. Duygusal bir ilişki sonlandığında yaşanan kayıplar, bazı kişiler için kabul edilemez birer travmaya dönüşebiliyor. İşte bu noktada, şiddet eğilimi gösteren bireylerin sıkça başvurduğu yöntemler devreye giriyor.
Görgü tanıklarının ifadelerine göre, olay sırasında yaşananlar bir film sahnesinden farksızdı. Eski sevgili, abisiyle birlikte birlikte evde bulunan kıza karşı uyguladığı şiddet eylemlerini sürdürmeye devam ederken, komşuların durumu fark etmesi ve polise haber vermesi gecikmedi. Olay yerine gelen güvenlik güçleri, kıza yapılan işkencenin derin izlerini ve zaaflarını ortaya çıkardı. Yaralı halde bulunan genç kadın, acil olarak hastaneye kaldırıldı.
Olay sonrasında, kadınlara yönelik şiddet konusunun ne denli öncelikli bir sorun olduğu tekrar gündeme geldi. Yıllardır süregelen bu sorun, nezaket ve insan hakları açısından toplumun hala alışamadığı bir konu olarak dikkat çekiyor. Birçok hak savunucusu, şiddeti bir karakter problemi olarak tanımlamak yerine, daha derin sosyo-kültürel hastalıklara bağlı bir eylem olarak değerlendiriyor. Herkesin söz konusu olduğu bir sorun olan kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi için bir dizi etkin önlem alınması gerektiği aşikar. Bu olay, sadece bir kurbanın değil, aynı zamanda etrafındaki birçok bireyin de hayatına mal olabilir.
Uzmanlar, gençlerin sağlıklı ilişkiler kurabilmeleri için eğitime ve danışmanlığa ihtiyaç duyduğunu ifade ederken, toplumda bu tür davranışların normalize edilmemesi üzerinde duruyor. Şiddetin bir çözüm biçimi olarak görülmesi, yalnızca şiddete maruz kalan bireylerin hayatlarını tehlikeye atmakla kalmıyor; aynı zamanda onların çevresindeki insanların da yaşama kalitesini olumsuz etkiliyor. Abisinin "Çiğ çiğ yiyeceğim" şeklindeki skandal sözü, bu olayın yalnızca bir insanın ruhsal dengesizliğinden kaynaklanmadığını, aynı zamanda yetiştirilme şekli ve toplum tarafından dayatılan normlar hakkında da ciddi bir sorgulama yapmayı gerektirdiğini gözler önüne seriyor.
Sonuç olarak, bu tür olaylarla karşılaşmamak için žena ve erkek eşitliğinin sağlanması, şiddetin her türlüsüne karşı bir duruş sergilemek gerektiği gerçeği tüm toplumu derinden etkiliyor. Önümüzdeki günlerde konuyla ilgili gerekli hukuki süreçlerin nasıl gelişeceği ve şiddet mağdurlarının yaşadığı travmanın nasıl aşılacağı merakla bekleniyor. Yapılan her türlü müdahale ve destek, olayın tekrarlanmaması adına hayati bir öneme sahip olacak gibi görünüyor. Yaşanan bu korkunç olay, ne yazık ki yalnızca bir örnek. Dolayısıyla, toplum olarak bu konuda daha fazla çaba göstermemiz ve farkındalık oluşturmamız gerekiyor.