İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun, Gazze’de açlık sorununa dair yaptığı açıklamalar, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. “Gazze’de kimse açlıktan ölmüyor” şeklindeki yorumunun ardından ortada dolaşan rakamlar ve tanıklıklar, durumun gerçekte ne denli farklı olduğunu gözler önüne seriyor. Bu haberde, Netanyahu’nun açıklamalarının ardındaki gerçekleri, olay yerinden gelen tanıklıklarla ve resmi verilerle inceleyeceğiz.
Netanyahu’nun Gazze’deki en son duruma ilişkin yaptığı açıklama, birçok insanı şaşkına çevirdi. Başbakan, bu açıklamasında, Gazze Şeridi’nde yaşanan insani krizin şiddetine dair bir analiz sunmadı. Ülkede süregelen çatışmaların etkileri, beslenme ve su kaynakları üzerinde ciddi bir baskı oluştursa da, Netanyahu’nun sözleri, mevcut durumu göz ardı eden bir söylem olarak değerlendirildi. Birçoğu, bu durumun, hükümetin üst düzey yetkilileri tarafından halkın moralini koruma çabası olarak yorumladı. Ancak, sahadan gelen bilgilerin evrensel gerçeklerle çeliştiği ortaya çıktı.
Bölgedeki insani durumun ne denli ağır olduğunu gösteren bazı rakamlar dikkat çekici. Gazze’deki Filistin İnsan Hakları Derneği, bölgenin ciddi bir gıda krizi ile karşı karşıya olduğunu ve bunun sonuçlarının her geçen gün derinleştiğini bildirdi. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre, Gazze’de yaşayan 2 milyondan fazla insanın yüzde 70’i, temel gıda maddelerine erişimde büyük zorluklar yaşıyor. Özellikle son yıllarda uygulanan ambargolar ve savaş koşulları nedeniyle gıda güvencesi büyük bir tehdit altında. Gazze’deki sağlık tesislerinden yapılan açıklamalara göre, yetersiz beslenme ve açlık, özellikle çocuklar arasında yaygın bir sorun haline gelmiştir.
Bölgede yaşayan tanıkların ifadeleri de Netanyahu’nun açıklamalarının gerçeklerden uzak olduğunu ortaya koyuyor. Gazze’de yaşayan 32 yaşındaki Fatma, “Çocuklarım her gün daha fazla açlık çekiyor. Bununla başa çıkmak mümkün değil. Beleğimizdeki kemikler sayılacak durumda,” diye anlatıyor. Fatma’nın durumu, Gazze’nin gerçek yüzünü yansıtan birçok hikayeden sadece biri. Benzer şekilde, 45 yaşındaki İbrahim, “Artık evde ne yiyeceğimiz yok. Kimi gün bulabildiğimiz ekmekle idare ediyoruz, et veya sebze bulmak hayal oldu,” şeklinde durumunu ifade ediyor.
Netanyahu’nun açıklamaları, sadece sokaktaki insanların yaşamlarını değil, uluslararası kamuoyundaki algıları da etkiliyor. Çoğu insan, bu tür açıklamaların ardında siyasi bir hesap olduğu düşüncesindedir. Ancak bölgedeki insani durumu görmezden gelmek, krizin daha da derinleşmesine neden olacaktır. Gazze’deki insani krizin sona ermesi için, öncelikle gerçeklerle yüzleşmek ve durumu iyileştirmek amacıyla somut adımlar atılması gerekmektedir.
Bölgesel ve uluslararası örgütlerin, Gazze’deki insani durumu ele alarak yardım yapmanın yollarını aramaları kritik öneme sahip. Bunun yanı sıra, basının ve sivil toplum kuruluşlarının, uluslararası camiaya bu durumu duyurması, sorunun üstüne gitmelerini sağlamalıdır. Zira, bir halkın açlık çekmesi ve insanlık onurunun ayaklar altına alınması kabul edilemez bir durumdur.
Sonuç olarak, Netanyahu’nun “Gazze’de kimse açlıktan ölmüyor” açıklaması, mevcut durumu hidralayan bir söylem olarak değerlendirilmektedir. Gazze'de gerçekler, iddiaların çok ötesinde bir acı gerçeği yansıtmaktadır. Uluslararası toplumun bu konuyu ele alarak gerekli adımları atması, hem insanlık için hem de bölgede barış için hayati önem arz etmektedir. Çünkü unutulmamalıdır ki, her insan temel gıda maddelerine ve yaşam standartlarına ulaşma hakkına sahiptir.