Son günlerde Türkiye'nin gündeminde yer etmiş olan genç üniversiteli Helin'in son mesajı, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. 21 yaşında, başarılı bir eğitim hayatına sahip olan Helin, üniversite yıllarının getirdiği baskılar ve zorlu süreçler sonucunda yaşadığı ruhsal bunalım nedeniyle yaşamına veda etti. Gözyaşları içerisinde bırakılan bu son mesaj, yalnızca ailesini değil, pek çok genci de derinden etkiledi.
Helin, ülkesinin önde gelen üniversitelerinden birinde psikoloji bölümünde 3. sınıf öğrencisiydi. Hayallerinin peşinden koşarken, birçok zorlukla karşılaştı. Genç yaşına rağmen, kendini sürekli olarak geliştirme çabası içerisinde olan Helin, derslerdeki başarısı ve sosyal aktivitelerle dolu hayatı ile çevresindekilerin takdirini kazanıyordu. Bununla birlikte, ailevi sorunlar, akademik baskılar ve arkadaş çevresiyle yaşadığı problemler, onun ruh sağlığını olumsuz etkiledi. Helin, yaşadığı bu baskılarla başa çıkmakta zorlandığını çevresindekilere itiraf etse de, içsel çatışmalarıyla baş başa kalmaya devam etti.
Yazdığı son mesajda Helin, hayata veda ederken yaşadığı tüm acıları içten bir şekilde dile getirdi. Mesajında, "İçimde taşıdığım sıkıntılar beni boğuyor. Bu hayatta kalmak çok zor ve artık dayanacak gücüm kalmadı," ifadelerine yer verdi. Arkadaşlarına ve ailesine olan sevgisini dile getirerek, onlardan özür diledi ve kendi içsel huzurunu bulmak için bu kararı almak zorunda olduğunu belirtti. Bu mesaj, yalnızca Helin'in yaşadığı derin bunalımı değil, aynı zamanda gençlerin ruh sağlığına nasıl bir önem verilmesi gerektiğini de gözler önüne serdi.
Helin'in trajik durumu, gençler arasında ruh sağlığının ciddiyetine dair bir tartışma başlattı. Son yıllarda, özellikle üniversite çağındaki gençlerin yaşadığı stres ve anksiyete sorunlarına dair farkındalık artırılmaya çalışılsa da, bunun yanında uygun destek mekanizmalarının eksikliği dikkat çekiyor. Internette dile getirilen yorumlar, toplum olarak gençlerin sorunlarını anlamakta ve onlara destek olma konusunda yetersiz kalındığını ortaya koyuyor.
Uzmanlar, gençlerin ruhsal sağlıklarının korunması için ailelerin, arkadaşların ve eğitim kurumlarının üzerlerine düşen sorumlulukları unutmamaları gerektiğini özellikle vurguluyor. Eğitim sisteminin ve toplumsal normların gençler üzerindeki etkisinin oldukça fazla olduğu düşünüldüğünde, bu tür vakaların önüne geçmek için yapılması gereken pek çok şey bulunduğu açık. Helin'in arkasında bıraktığı mesajı göz önünde bulundurarak, toplum olarak bir değişim yapılması şart.
Birçok genç, zaman zaman yalnızlık hissi ya da yaşadığı zorluklar nedeniyle kendilerini kötü hissetmektedir. Bu nedenle, genç bireylerin desteklenmesi, sorunlarının duygusal veya fiziksel olarak dile getirilmesinin teşvik edilmesi son derece önemlidir. Helin’in gönül yarası, zamanında bir dinleyici bulabilseydi belki de bu sonuçla karşılaşamayacaktı. Bu nedenle, hem gençlerin hem de toplumun ruh sağlığı konusuna daha ciddi yaklaşması gerektiği bir gerçektir.
Sonuç olarak, üniversiteli Helin’in son mesajı, sadece bir veda değil; aynı zamanda gençlerin ruhsal sağlıklarına dair acil bir çağrıdır. Onun hikayesinin, başka gençlerin ölümüne yol açmaması adına bir farkındalık yaratması umuduyla, ruh sağlığı alanında daha fazla destek ve bilgi paylaşımı yapılması gerekmektedir. Gençlerimizin geleceği, toplumun ruh sağlığına ne derece değer verdiğine bağlıdır.